Cüzam

line

Cüzam

         Dokunmak ürperti yaratmıyorsa duyargalar körelmiş demektir. O zaman algının seçiciliği ortadan kalkar, yerini anlamsızlık alır. Hayatımıza zevk veren şey, yalnızca anlamdır: Neyin ne olduğunu bilmek! Sanıldığı gibi duyargalar zevk değil, bilgi verir.

         Karıncalar yaprak bitleriyle toz zerreciklerini birbirinden ayırsa da bunları bilgiye dönüştüremezler; öyleyse, zevk de almazlar.

         Ben, karınca değilim!

         Kasların miskinliğinden kurtulmalıyım; bahçeye iniyorum. Eğreltiler, aslanağızları, güzelavratotları…  Bana dokun, bana dokun, diyor bir ses. Gidip dokunuyorum: O, sensin !

         Dokunmak, uzaklığı ortadan kaldırır. Uzaklık kalkınca seyretmek sona erer, gövdelerin şarkısı başlar. Baştan çıkarıcım benim! Ritmine bayılıyorum; körfezlerine… Adını sakladım; söylersem tabular yıkılacak. Sözcüklerin paylaştırma gücü var; bahçemize girmesinler. Bütün büyü parmaklarımızın ucunda. Beni parmak uçlarınla sev; şarkımız gürültüye dönüşebilir.

         Ne derin kitapsın ki anladıkça batıyorum. Gidersem gücenme, eksiklik bende. Sen birini bul; ya da dokun kendine. En korkunç hastalık cüzamdır.

         Yarayı aşk iyileştirir.

İlyas TUNÇ